Küçük reaktörlerle dev üretim
Projede, geleneksel reaktörlerden daha güvenli ve ekonomik kabul edilen küçük modüler reaktör (SMR) teknolojisi kullanılacak. Her biri 80 megavat kapasiteli 12 reaktörün inşa edilmesi planlanıyor. Böylece toplamda 960 megavat üretim kapasitesine ulaşılacak.
Santral, Amazon’un bulut hizmeti sağlayıcısı AWS veri merkezlerine enerji sağlayacak ve şirketin karbon nötr hedeflerine katkı sunacak. Projenin 2030’lu yıllarda faaliyete geçmesi bekleniyor.
Amazon’un enerji stratejisi büyüyor
Amazon bu projede, Washington’daki Energy Northwest ile işbirliği yapıyor. Şirket daha önce nükleer teknoloji geliştiricisi X-Energy’ye yatırım yapmıştı ve Güney Koreli enerji devleriyle de SMR teknolojisini ABD’ye taşımak için anlaşmalar imzalamıştı.
Ayrıca Amazon, Pennsylvania’daki Talen Energy ile ortaklaşa, nükleer santrallerin yakınında veri merkezleri kurmayı da planlıyor. Böylece şirket, artan yapay zeka yükünü sürdürülebilir şekilde besleyebilecek kendi enerji ekosistemini oluşturmayı hedefliyor.
Avantajlar ve eleştiriler bir arada
Avantajlar:
- Amazon’un veri merkezleri için karbon salımı olmayan, kesintisiz enerji sağlanacak.
- Nükleer enerji sayesinde fosil yakıtlara bağımlılık azalacak.
- Proje, yerel istihdam ve ekonomik hareketlilik yaratacak.
- Küçük modüler reaktörler, daha az alan ve daha düşük maliyet gerektiriyor.
Eleştiriler:
- Çevre örgütleri, atık yönetimi ve radyasyon güvenliği konularında endişeli.
- ABD’de nükleer projeler genellikle uzun onay süreçleri ve yüksek maliyet nedeniyle gecikiyor.
- Kapasitenin üç katına çıkarılması, teknoloji açısından riskli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Amazon neden nükleere yöneliyor?
Son yıllarda Amazon, Microsoft ve Google gibi teknoloji devlerinin enerji tüketimi hızla arttı. Özellikle yapay zeka sistemleri ve bulut bilişim altyapıları, şehir ölçeğinde enerji talebi yaratıyor. Yenilenebilir kaynaklar bu ihtiyacı her zaman karşılayamadığı için şirketler, nükleer enerji gibi karbon nötr ama güçlü alternatiflere yöneliyor.
Amazon’un bu hamlesi, teknoloji sektörünün enerji krizine kendi çözümlerini üretmeye başladığını gösteriyor. Eğer proje planlandığı gibi ilerlerse, önümüzdeki yıllarda benzer girişimlerin Avrupa ve Asya’da da yaygınlaşması bekleniyor.